İstanbul Kadıköy de Gezilecek Yerler

İstanbul Kadıköy de Gezilecek Yerler hakkında sizden gelenler köşemizde XXX’ tarafından yazılan Kadıköy hakkında ki yazımıza yorum yapmayı unutmayın.

konstantinos kavafis’in,
“yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.” dizelerindeki yer burası olsa gerek. zira yurt dışında kalmayı, ya da bir ege kasabasına yerleşmeyi düşünmeyeceğiniz; dünyanın neresine giderseniz gidin özleyebileceğiniz en güzide ilçelerden biridir kadıköy.

Kadikoy de Gezilecek Yerler
Kadıköy de Gezilecek Yerler

isterseniz önce tarihi hakkında birkaç cümle söyleyerek başlayalım.
m.ö. 1000 yılları civarında fenikeliler tarafından bir ticaret kolonisi olarak fikirtepe’de kurulmuştur. ilk yerleşim yılı m.ö. 675 olarak kabul edilen kadıköy’ün ikinci yerleşim yeri de, yoğurtçu parkı ile moda burnu arasındaki bölgedir. farklı kaynaklarda harhadon, khalkedon, halkedon (bakır ülkesi) adıyla anılır kadıköy. bizans’ın sarayburnu’na yerleşip de oradan kadıköy’e bakarak, “yahu sarayburnu gibi güzel bir yer varken şu karşı kıyıda da kim oturur… olsa olsa kördür onlar” dediği için de “körler kenti” olarak adlandırılır.
khalkedon’dan kadıköy’e dönüşmesi ise istanbul’un fethi sonrası fatih sultan mehmet’in kadı celalzade hızır bey’in burada görev yapması şeklinde rivayet edilir.

gelelim günümüze…
kadıköy sahilinin küçük bir kısmı çeşitli ulaşım araçlarıyla kaplanmış olsa da, yine de beşiktaş/karaköy/eminönü /adalara yaptığınız vapur yolculuğu empresyonist tablolardan oluşan bir sanat galerisindeymişsiniz gibi hissettirir. hele yolculuk esnasında denizin üstündeki o köpüklü iz büyüleyicidir.
sahilin diğer taraftaki bölümünde ise uzun yürüyüşler yapabilir, bisiklet sürebilir, yahut çimenlere uzanarak göğe bakma durağı’nı mırıldanabilirsiniz.
yeri gelmişken hemen söyleyelim. yıllar yıllar önce halka açık çok gözde bir plaj varmış burada… moda plajı. ve yaşadığı dönem içinde de oldukça popülermiş.
bu bölümün biraz gerisinde de 1927 yılında istanbul’a gelen atatürk’ün, ingiliz yat kulübünü gördükten sonra “neden bir türk yat kulübü yok” şeklinde direktif vererek açılan moda deniz kulübü mevcut.
bununla birlikte bahsi geçen sahil, rasim paşa mahallesinden (vapur iskelelerinin olduğu kısım) başlayıp, moda, yoğurtçu parkı, kalamış, fenerbahçe, caddebostan, suadiye, bostancı şeklinde devam eden kadıköy ilçesinin marmara denizi’ne olan kıyısıdır.

şimdi de bazı yer ve mekânlarla ilgili ufak tefek anekdotlar:
-en büyük değil, ancak hem kampüsü, hem de merkezi bir yerde ve bazı bölümleri de hatırı sayılır derecede iyi olan marmara üniversitesi
-güzel sanatlar akademisi
-stadının önünde atatürk heykeli bulunan en büyük futbol takımlarımızdan fenerbahçe spor kulübü
-ünlü salı pazarı
– birbirinden farklı etkinliklere ev sahipliği yapan kültür merkezleri
-tüm eski/yeni kitapların bulunabileceği akmar pasajı (önceden içinde resim/seramik/heykel malzemeleri bulunan tualsan ve yanında da sanat galerisi, hatta kafeler vardı)
-balık çarşısı, barlar, meyhaneler, asla boş olmayan inegöl köftecisi ve tee bilmem kaç yıllarında kurulmuş olan hacı bekir
-atilla ilhan’nın müdavimi olduğu, karamelli pasta ve kup griye’nin adresi olan baylan pastanesi
-özel günlerdeki dış yüzey süslemeleri ile önünde yoğun kalabalıklar oluşturan beyaz fırın ve şekerci cafer erol
-gençlik-çocuk kulüpleri, halk eğitim merkezi, kütüphaneler, çeşitli inançlara ait ibadethaneler, büyük parklar, antikacılar çarşısı, sahaflar/ tiyatrolar/sinemalar/müzik
-film festivalleri
-plak günleri
-epik ve kabare tiyatrosu öncülerinden olan haldun taner (ferhan şensoy’un en sevdiği hocasıdır) şehir tiyatrosu
-zamanında başarısını freddie mercury’nin şahsen tebrik ettiği haluk bilginer ve oyun atölyesi
-dümbüllü’nün kavuğuna sahip olan bir diğer tiyatrocumuz şevket çoruh ve baba sahne
-sayısız öğrenci yetiştiren müjdat gezen sanat merkezi
-şarkılarıyla büyüdüğümüz, erken yaşta aramızdan ayrılan, anadolu rock müziğinin kurucularından barış manço (evi şimdi müze)
-ülkemizin en önde gelen liselerinden kadıköy anadolu lisesi… nam-ı diğer maarif koleji
– önceki yıllarda anadolu’dan gelenlerin merdivenlerinden karşı kıyıya bakarak heyecanla gülümsedikleri o koskocaman haydarpaşa garı (yoğun insan seline rağmen bu mimari eseri görmek yine de mutlu eder kadıköy sakinlerini)
-çeşitli söyleşilerin yapıldığı, klasik müzik konserleri de olan yeldeğirmeni sanat merkezi

yeldeğirmeni demişken, hep denize inen dar sokakları, cumbalı evleri, erasmus öğrencileri ve özellikle de son zamanlarda açılan kafelerle cihangir’in pabucunu dama attıran yeldeğirmeni de bayağı sempatik bir lokasyondur.

kadıköy’ü biraz daha detaylandıracak olursak:
sadece bu ilçede değil, bu ilde yaşayıp da ali’nin dondurması’nın sırasına girmeyen kalmamıştır herhalde. ve o kuyrukta beklerken hemen karşısındaki ihtişamlı köşkü -hatta şatoyu- ürpertici bir hayranlıkla izlerken, kimlerin gelip geçtiğini düşünerek tarihi bir yolculuk yapmak da mümkündür. ya da boydan boya uzanan moda çay bahçesi’nde mutlaka farklı meşrubatlar içilmiştir.

bu arada kadıköy’ün herhangi bir sokağında bile mutlaka bir ressam, bir şair, bir müzisyenle, yani bir sanatçıyla karşılaşmanız hiç de şaşılacak bir durum değildir. sanat demişken, sanat sokağından bahsetmemek olmaz. yaklaşık 150 yıl önce yaşamış, düşün dünyamıza katkıları bulunan yazarımız ali suavi isminin -ayrıca büstünün- olduğu sokak da son derece caziptir. cemal süreya’nın sokağını anmadan da geçmeyelim tabii ki.

beri yandan, geçmiş yıllarda bahariye caddesi-altıyol civarındaki mağazalardan giyinmenin bir ayrıcalık olduğu ilçede, maalesef avm’lerden sonra pek bir yer kalmadı. bir zamanlar gururla alınan okul formalarının büyük mağazası bile yitip gitti. ama bir-iki butik ve ayakkabı dükkanı hâlâ direniyor…. bunun ayrımında olan kadıköylüler gülümseyerek selam veriyor o mağazalara önlerinden geçerken.

“bağdat gibi diyar olmaz” sözünden de anlaşılacağı üzere güzelim bağdat caddesi’nden söz etmemek büyük haksızlık olur elbette. hele 29 ekim cumhuriyet bayramı’nda rengarenk ışıklar eşliğinde ve binlerce kişiyle marşlar/şarkılar söylerken nasıl eşsiz bir atmosfere sahip olduğuna inanamazsınız.

ve tabii ki iki gözümüzün çiçeği, her anlamda estetiğin ve zarafetin simgeleşmiş hali süreyya operası. o salondaki konser dinleyicileri sahnenin tavana yakın kısmındaki el ele tutuşan neşeli çocuk rölyeflerini kaç defa saymıştır kim bilir(23 tane… 17 çocuk ileriye doğru, 6 çocuk da geriye doğru bakıyor).
köşelerdeki heykel ve freskleri muadilleriyle kıyaslarken de, sanatın muazzam bir iyileştirici olduğunu ne çok düşünmüşlerdir.
bu enfes bina, vaktiyle bugünkü amacıyla inşa edilse de, sonradan sinema salonuna dönüştürülmüştü. neyse ki ilçe belediyesi tarafından restore edilerek gerçek kimliği kazandırıldı da bedbin ruhumuz biraz olsun dengelenmeye başladı.

ve altıyol’daki boğa heykeli… neredeyse tüm istanbul ahalisinin buluşma noktası haline gelmiştir. ancak hem heykelin kendi serüveni, hem de kadıköy’le bütünleşmesi açısından ayrı bir yazıyı hak ediyor.

evet, ne diyorduk, kadıköy… bizans her ne kadar körler ülkesi olarak adlandırsa da; sakinleri için yeryüzünün en nadide yeridir kadıköy.

İstanbul Kadıköy de Gezilecek Yerler hakkında sizden gelenler köşemizde XXX’ tarafından yazılan Kadıköy hakkında ki yazımıza yorum yapmayı unutmayın.